Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Güzel Yaş Almak

  Yüzümüzdeki çizgiler arttığında, fiziksel görüntümüzde değişiklikler olmaya ve anılarımız çokca birikmeye başladığında, hayatımızda bir kaygı oluşmaya başlar. Yaşlanıyor olabilir miyim diye düşünmeyin…Yaş almaktasınız!! Rakamların bir önemi yok. Önemli olan iyi tecrübeler ve deneyimler biriktirmek.. Geriye dönüp baktığınızda vay be diyebilmek ..Kaliteli yaş almak… İhtiyarlık kaç yaşında başlar? Sorunun cevabı kişiye özeldir. Bu durumu ne zaman hissettiğinle ilgilidir aslında. Olgunlaşmanın en iyi tarafı; hayata dair ne istediğinizi ve ne istemediğinizi çok iyi biliyor olmanızdır. Böylece daha seçici ve net olunur ki iç ses ile dış dünya arasındaki dengeyi kurma becerisi mükemmele yaklaşır. Bilgelik, minnet ve tevekkül duygusu olgun bir bedende rahatça yaşar. Ömrün en dingin ve huzurlu bir dönemidir. Bilincini doğru kullanan için altın çağıdır . Ancak boşa geçmeyen bir ömür insanı mutlu eder. Yaşımız ilerledikçe zihinsel ve fiziksel işlevlerin korunması ve yaşam doyumunun yüksek

Nankörlük

Maddiyatın ve çıkarların maalesef insandan önce tutulduğu bir dönemde yaşıyoruz. Etrafınızda, karakteri menfaatlerine göre şekillenen, güç zehirlenmesi yaşayarak vicdanını kaybeden zavallı insanlar bulunuyor mu? Umarım yoktur…  Bu tip insanlar kendi başlarına hiçbir şey gelmeyecekmiş gibi hareket eder. Kraldan çok kralcı olurlar. Hızlı çıkışları olduğu gibi inişleri de bir o kadar ivedi olur. Etme bulma dünyası diyoruz biz buna… Karma felsefesi; herkese hak ettiğini yaşatan, ilahi adalet terazini bu dünyada gösteren bir sistemdir. Dinimizde bile insanların birbirine iyilik yapmasını ifade eden ayetler bulunmaktadır. Hayret! yine de insanoğlu kötü olmayı tercih ediyor… İnsanı insan yapan en önemli unsurlardan bir tanesi de vefa duygusuna sahip olmaktır. İyilik yapana iyilik yaparak cevap vermek en büyük erdemdir. Yaşamdan ders alabilenler vefalı oluyorlar. Yaşamla kavgası olanlar, gözünü hırs ve para bürümüş insanlar ise maalesef nankör olabiliyor. Sosyal hayatındaki mutsuzlukların ac

Düşünce Gücü

‘Ne yersen o'sun’ cümlesi, son zamanlarda şu şekilde değişti ‘ne düşünürsen o'sun.’ ❤ Düşüncelerimiz son derece güçlüdür. İnsanoğlu bunun farkında değildir zaten bu gücün farkında olsa etrafımızda fırtınalar kopar. Hatta etkileşim manyetiği kasırga etkisindedir. Herhangi bir zaman diliminde kafanızdan geçirdiğiniz ya da hakkında konuştuğunuz kişiyi pat diye karşınızda bulduğunuz veya telefonunuz çaldığında daha ekranı görmeden şu kişi arıyordur diye içgüdüsel olarak hissedip evet oymuş dediğiniz olmadı mı? Bunlar tesadüf değil düşünce enerjisidir. Kimimizin hissiyatı çok kuvvetlidir kimi daha materyalist bu yüzden bu noktada, tüm insanlar aynı fikirde olmuyor. Bu konuda yazılmış sayısız kitap, makale var. Bunları okumak da kişiyi bu konuda uzman yapmıyor, önemli olan sadece içten inanmak… Kendi hayatımızı bloke etmemek için inançlarımıza ve düşüncelerimize yön vermeyi öğrenmeliyiz. Arkadaş grupları arasında altıncı hissi, sezgisi kuvvetli ya da psişik güçleri olduğunu d

Hayatımın Mottosu

H ayat oldukça inişli çıkışlı, önünde bol engebeler var ama her ne olursa olsun oldukça keyifli.. Mutlu olmak için bardağın dolu tarafından bakmak lazım. Yaşama sıkı sıkı tutunmak için hayallere, umutlara, inançlara ihtiyaç duyarız. Bu sebeple farklı bakış açılarına, ritüellere, alışkanlıklara, hedeflere yol alırız. Yenilenmek, gelişmek, öğrenmek ve bunu paylaşmak benim hayatımın mottosu…👈 Evrende değişmeyen tek şey değişimdir. Hayatımıza canlılık katacak ve heyecanlı kılacak olan durum ‘’yeni şeyler’’ öğrenmekten geçer. Yenilenmek enerjimizi de yüksek tutar. Kendini ben oldum deyip kapatmamalı, her gün öğrenci edasında yeni bilgilere açık olmalıyız. Her şey değişir. İnançlar, bakış açıları, görüşler, umutlar, öncelikler, teknolojiler, tehditler, fırsatlar hatta sistemler bile…⚡ Zamanın bile yetmediği bir çağda yaşıyoruz. Monotonluktan ve alışkanlıklardan arınıp silkelenmek gerekiyor. Japonların uzun yaşam sırlarında (Ikigeai), zihin ve beden meşguliyetinin yattığı, son dö

Sürdürülebilirlik

Basit tanımıyla, ‘’Üretim ve çeşitliliğin devamlılığı sağlanırken insanlığın yaşamının daimi kılınabilmesidir.’’ Sürdürülebilirlik kavramı, özellikle  Kurumsal Sürdürülebilirlik  son zamanlarda karşımıza çıksa da 1983 yılında Birleşmiş Milletlerin yayınladığı ‘’ortak geleceğimiz’’ raporundan sonra hayatımıza yavaş yavaş girmeye başlamıştır. Bugün geldiğimiz noktada çevresel tehditlerin dünyamız açısından korkutucu gözükmesi, kırmızı alarmlarının çalmasına neden oldu. İklim Krizi tüm dünya ülkelerinin gündemine oturdu. Bu sayede birçok çevresel önlemler alınmaya, projeler üretilmeye ve konu ile ilgili farkındalıklar yaratılmaya başlandı. Aslında bu kavrama sadece  ekolojik olarak bakmamak lazım, sosyal ve ekonomik bileşenleri de olan bir terimdir. Gelecek nesillere sosyal, ekonomik ve çevresel koşulları devam ettirebilir, yaşanabilir bir dünya mirası bırakabilmek için sürdürülebilirlik kavramını hayatımıza entegre etmeliyiz. Sadece günümüz koşullarında hareket edip, bilinçsizce tüketme

Mitomani

D ünya üstünde hiç yalan söylememiş birinin yaşadığını gerçekçi olalım hiç kimse düşünmüyordur… Karşımızdaki insanı kırmamak ya da birinin duygularını incitmemek için beyaz yalanlara zaman zaman hepimiz başvurabiliyoruz. Bu tarz yaklaşımlar hayat akışında olağan durumlardır. Burada yalanın boyutu tabi ki önemli!!💣 Benim özellikle bahsetmek istediğim ise; günümüz dünyasında, sosyal yaşamda ya da iş hayatında karşılaştığımız Patalojik Yalancılar….💥 Bu kişiler, gerçek ile hayal arasındaki çizginin farkında değildir. Hatta gerekli gereksiz her durumda yalan söylerler ve bilinçsizce yapılmış eylemlere dönüşür. Bir nevi alışkanlık gibi düşünün…😕 Yapılan araştırmalara göre maalesef sayılarının oldukça fazla olduğu söyleniyor. Zeki ve hızlı düşünen bir birey iseniz bu kronik vakaya sahip olan kişiyi hemen saptayabilirsiniz. Belli başlı özellikleri var; kendilerini haddinden fazla övme, farklı bir birey olarak görünme çabası, aşağılık kompleksi, özgüven eksikliği vb. Kendi dünyasında

Volatilite

Tüm dünyayı sarsan Pandemi süreci ve sonrasında yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı finansal piyasalarda bir terimi tekrar trend haline getirdi. Bu kavrama aslında Sermaye Piyasasından oldukça alışığız. Son yıllarda Küresel piyasalarda gördüğümüz yüksek  volatilite , finansal kuruluşların risklerini de oldukça arttırdı. Volatilite , finansal piyasalarda  belirli bir ürünün belirli bir zaman içerisinde fiyatında yaşanan oynaklığıdır.  Genellikle standart sapma ile ölçülmektedir. Risk ve belirsizlik kavramlarıyla aynı anlama gelen   volatiliteyle ilgili çalışmalara olan ilgi, son dönemlerde artış göstermiştir. Finans sektörü içinde olsun olmasın son zamanlarda yaşadığımız çalkantılı sürecin herkes farkında ve hepimiz zorunlu olarak finansal okuryazar olduk. Değişen piyasa koşullarına ayak uydurmak öngörülemez oldu. Tahmin gücünün neredeyse olanaksız hale gelmesi finansçıların da aksiyon planlarını oldukça etkiledi. Risk Yönetimi  konusu tüm sektörlerde ön plana geçti. Bankacıların ve Finansçıla

Oldukça ‘’Basit’’

S osyal mecralar da gezinirken denk geldi; İngiliz Roman yazarı Daphne du Maurier ‘’lüksler hiç ilgimi çekmedi. Ben basit şeyleri seviyorum; kitapları, yalnız kalmayı ya da anlayan biriyle olmayı ’’demiş. Ne kadar güzel şey basit yaşamak… Karmakarışık olma hali, zihni çok yoran insanı anksiyeteye sürükleyen bir durum. Yaklaşık 5 yıldır sadeleşme evresine gelmek için çabalıyorum. Giysilerden, eşyalardan, sosyal yaşamıma kadar benle olan her şeyi, basite indirgeme hevesindeyim.. Hayatımızdaki fazlalıklardan kurtulmak zorlu bir süreç ama sonucu çok rahatlatıcı… Sadeleşince özgürleşiyorsun. Zihnen de öyle. Bu konu sizin de ilginizi çekiyorsa; 2020 yılında yazdığım ‘Minimalizm’ yazısını okumanızı tavsiye ediyorum.✔ Sırtındaki yüklerden arınınca açık ve net bir yaşam döngüsüne başlamış oluyorsun. Bu basit zihne ulaşmak için bile denemeye değer… Hedefime tam olarak ulaşamadım ama eminim yapanlarınız vardır. Nasıl da özgür ve berrak bir hayat olsa gerek zamanının çoğunun kendine kalm

Kişisel Blog

Dünyanın hızla dijitalleştiği bir dönemde, sesinizi duyurmanın ya da sınırsız bir şekilde duygu ve düşüncelerinizi paylaşmanın en kolay yolu, bir kişisel blog sayfasına sahip olmaktan geçiyor. Kişisel blog, sosyal medya hesaplarından (instagram, twitter, facebook vb.) daha ciddi, etkin ve daha da özelleştirebildiğiniz bir alan. Geniş kitlelere ulaşabileceğiniz, kendinizi rahat ve güvende hissedeceğiniz, özgür bir mecra. Blog kelimesini, Web-Login kelimelerinin harflerinden oluşan blog kısaltmasıyla ortaya çıkmış, web tabanlı paylaşım ağı olarak tanımlayabiliriz. Bu mecranın, sosyal medya hesapları kadar popüler olmasa da belirgin ve kaliteli bir kitlesi olduğunu düşünüyorum. Bunun için hem yazmayı hem de okumayı sevmek bunun yanı sıra içerik üretmek gerekiyor. Sayfanızı kurarken iyi bir tasarımcı, iyi bir yazar, iyi bir programcı olmanıza ise hiç gerek yok. Herkesin yapabileceği düzeyde, basit ve yalın blog sitesi kurabilirsiniz. Herhangi bir teknik altyapı ya da sermayeye ihtiya

Kuş Uçuşu

İş yaşamının esnek diyalektikleri vardır. Kimi parayı bir araç olarak görür, etrafı tarafından saygı duyulmak, dürüstlük ve emeğinin karşılığını almak için çalışır. Kimi ise parayı bir amaç olarak görür ve bu yolda yapılan her hamle mubahtır. Dizi iş hayatının içindeki tüm insanları, bir ucundan sarıp sarmalıyor. Her sektörün içinde devirerek yıkıp geçen, değerleri olmayan kişiler olduğu gibi haysiyetli, düzgün ve iyi insanlarda var. Tıpkı hayat gibi…👆 Nitelik ve nicelik kavramlarının değiştiği günümüzde, yetkin ve eğitimli çalışan değil, algı yaratan başarılı oluyor. Dizide ki anlatıcı Nejat işlerin mesajları gibi.. Ses tonuyla diziye mükemmel oturmuş…💣 Kuşak çatışmasının da dizi de epey vurgulandığı gözlemleniyor. İş hayatında farklı jenarasyondan insanların farklı çalışma yöntemleri olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu kimi zaman iş yerlerinde kaos yaratırken kimi zamanda yenilikçi dönüşüm yaratıyor kurum ve kuruluşlarda. Bu biraz nasıl yönetebildiğin ile ilgili bir durum. Z kuşağ

Uysallar

  Hakan Günday’ın yazdığı sert romanlar ile Onur Saylak’ın marjinal senaryoları birleşince biz seyirciler için muhteşem seyir zevki yüksek dizi, filmler oluşuyor. Her iki adamın zekâsına hayran olmamak elde değil. Her şeyden önce özgünler. Özellikle anlatımlarını metaforlarla süslemeleri ve doğru yerlere yerleştirdikleri alt metin mesajlarıyla vurucu bir etki yaratıyorlar. Dizide, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, başka bedenlerde sıkışıp kalmış ruhların, çevresindekiler öyle istiyor diye mahkûm ama normal gözükme çabası sarsıcı bir şekilde anlatılmış. Kısacası modern dünyanın sorunları.. Dış görünüşü ile iç dünyası buluşmayan insanların buluşma noktası adeta…👈 Dizide o kadar çok metafor var ki; dizi bittikten hemen sonra bir arkadaşla istişare yapma istediği duyuyorsunuz. Nedeni ise dizi içerisine ilmek ilmek işlenmiş farklı bakış açılarını ve duygularını anlama dürtüsünün açığa çıkmasıdır. Kabul edelim ki; dizinin rahatsız edici bir boyutu da var. Bir huzursuzluk kaplıyo

Tehlikeli Tırmanış

Son zamanlar da ilgimi çeken bir kitap var ki o da;  Arçelik CEO’su Hakan Bulgurlu’nun ‘Tehlikeli tırmanış’ kitabı.. O bir yazar değil ama Everest zirvesine ulaşabilen birkaç bin şanslı insandan birisi. Bu kitap, bir iklim krizi ve Everest’e meydan okuma hikayesi.. Adrenalin severlerin merakla okuyacağı aynı zamanda iklim değişikliği ile ilgili alt metin mesajları olan, öğretici bilgilerin yer aldığı özgün ve eğlenceli bir kitap olarak değerlendirebilirim. İklim krizi ile ilgili birçok makale, yazı okudum fakat bu kadar somut örneklerle, terimlerle sıkmadan, herkesin anlayabileceği yalınlıkta anlatıma rastlamamıştım. Okudukça zenginleşiyorsunuz. Zaten kitap yazmasının amacının; geniş kitlelere iklim kriziyle mücadele için bir aydınlanma yaratmak olduğunu anlıyorsunuz. Hem gezegenimizin hem insanların gelecekte karşılaşacağı sorunları kitapta belirtip, çözüm önerileri sunarak konuları ele alması muhteşem bir yöntem. Küresel ısınma, plastik kirliliği, E-atıklar gibi çevresel sorunları, b

Dolandırıcılık

  Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte her şey nasıl şekil değiştiriyorsa dolandırıcılık sektörü de bir o kadar şekil değiştirdi ve yaygınlaştı. Son zamanlarda sosyal medya hesapları üzerinden kandırılan kişi sayısı oldukça fazla. O kadar çok çeşidi var ki yalan, dolanın birine düşmesen diğerine düşüyorsun. Mağdur olamamak elde değil.😠 Daha önceki bir yazımda siber zorbalıktan bahsetmiştim. Bu konu da başlı başına bir problem teşkil ediyor. Teknolojinin bize dayattığı kaos. Sanal dünya hiç o kadar da göründüğü gibi eğlenceli ve keyifli değil. Özellikle çocukların ve gençlerin uygun olmayan mecralarda dolaşması tehlikeli sularda yüzmesi gibi… Oxford Üniversitesi’nin hazırladığı rapora göre; Türkiye’de her 3 kişiden biri siber zorbalık yaşıyormuş. Bunlar arasında, izni olmadan sık sık arandığını veya yazılı mesaj aldığını söyleyenlerin oranı %25, rızası olmadan cinsel içerikli mesaj aldığını söyleyenlerin oranı %12, sosyal medyada itibarsızlaştırıldığını söyleyenlerin oranı ise %7 im

Ben sana demiştim…

Yakınlarımızdan sıkça duyduğumuz ama maalesef hiç hoşlanmadığımız bir cümlenin olduğunu düşünüyorum. O da; ‘’Ben sana demiştim.’’ Ne kadar gıcık bir söz değil mi?😠😠 Hayat her zaman doğru yaşamak için uygun şartlar sunmuyor. Bazen yanlışa sürüklenebiliyoruz ve biri hemen bu cümleyi yüzümüze yapıştırabiliyor. Gerçekten itici bir söz… Hayat benim hayatım. Herkes gibi olmak zorunda değilim. Sizin istediğiniz seçimleri yapmak zorunda hiç değilim. Bırakın herkes özgür olsun . Bazılarınız bayılıyor başkasının hayatına burnunu sokmaya ve karşısındakini eziklemek için bu cümleyi kullanmaya. Oldukça sinir bozucu… Söz insanoğlunun sahip olduğu en güçlü armağandır. Bunu verimli şekilde kullanıp büyüsü ve etkisinin ne kadar güçlü olduğunun farkında olmalıyız. Ağzımızdan çıkan kelimelerin etkisi kimi zaman motivasyon kaynağı olabiliyorken kimi zaman ise kişiyi yerle bir ediyor.💥 Papağan gibi sürekli aynı şeyi tekrarlayarak bunaltmak, kişiye yapılmış bir iyilik olmuyor. Bırakın herkes kendi

Kendine ve evrene yapabileceğin iyilik..

  Artan endüstriyel hayat, endüstriyel gıdalar ve çevre kirliliği ile birlikte tehlike bizlere bir adım daha yaklaşıyor. Özellikle son yıllarda artan fütursuzca tüketim çılgınlığı hepimizin de bildiği üzere dünyaya oldukça zarar vermektedir. Plastik kullanımının artması, daha fazla atık ve doğa kirliliği birçok hastalığında oluşumuna da davetiye çıkarmaktadır. Doğaya duyarlı birer birey olmak ve bu farkındalığı yaymak hepimizin asli görevi olmalı. Bu durumda hem ekonomik hem ekolojik hem de sürdürülebilir çözümler yaratmamız gerekiyor. Gündemimizde bir de son yıllarda duyduğumuz karbon ayak izi meselesi var.  İnsanların dolaylı veya doğrudan sebep oldukları CO2 emisyonu ve bu emisyonun çevreye verdiği zararlar, karbon ayak izi üzerinden ölçeklendiriliyor.  Karbon ayak izimizi ne kadar azaltırsak gezegenimiz için o kadar olumlu adımlar atacağımızı söylüyor uzmanlar. Çevreyi ne kadar kirlettiğimizin bir ölçüsü bir nevi. Bu olumsuz gidişata dur demek adına hayatımıza iyileştirmeler

Metaverse

  Filmlerde izlediğimiz, kitaplarda okuduğumuz bilim kurgu dünyasının yakın zamanda tam içerisine dalacağız daha doğrusu zorunda kalacağız. Bu durum hem ürkütücü hem de merak uyandırıcı. Bekleyip göreceğiz… Meta-universe ifadesinin kısaltılmışı olarak kullanılan Metaverse, gerçek ve sanal dünyanın bilim kurgu ile birleştiği bir 'dijital dünya' olarak tanımlanabilir.  Bilim kurgu romanlarından çıkıp artık hayatımızın bir parçası olacak. Fiziksel dünya ile Dijital dünyanın sınırlarının kalktığı bir evren diyebiliriz. Facebook CEO'su Zuckerberg, Metaverse için "yeni nesil internet" tanımında bulunuyor. Son iki yıldır yaşadıklarımıza bakınca Pandemi, yarattığı onlarca krizin yanı sıra insanlığa adeta çağ atlattı. Bu dijital dünyanın altyapısı hazırlanıp faaliyete geçeceği zaman X ve Y kuşağı orta ve üstü yaşlı olacak. Sanal dünyanın hedef kitlesi Z kuşağı belli ki .. Kripto paraların neye hizmet etmek için yaratıldığı belli oldu. Kripto paraların, Metaverse için