Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2020'nin Enleri

  Sanırım “2020 yılında yaşadığımız felaketler” başlığı altında bir yazı yazmaya çalışsam çok uzun soluklu bir yazı olurdu. Elimiz de bu konuda oldukça fazla done var… İçimizi kasvet basardı.👎 Olumsuzluklardan ziyade pozitif tarafından bakmaya çalışmak adına, 2020 yılının bendeki enlerinden bahsetmek istiyorum bu içerikte. Tabi ki zevkler ve renkler kişiye göre değişken olduğu için bu yazıda salt doğrular değil, seçimlerimi bulacaksınız. Bir önceki içeriğimde yılın genel bir değerlendirmesini yapmıştım, bu sefer daha kişisel bir bakış açısı ile inceliyorum.🙋 Menşei 2020 olmasından dolayı değil, benim bu yılda belki size göre geç, belki erken keşfettiklerim olduğu için, burada yer veriyorum. 2020 yılında okuduğum en iyi kitaplar : Gülseren Budayıcıoğlu’nun tüm kitapları, Keşkesiz bir hayat için iletişim donanımları, Kurtlarla koşan kadınlar İzlediğim en iyi yabancı diziler : The Crown, Dirty John, Versace, Queen Gambit, Modern Love, The Last man on earth, Unortodox (Bu seneni

2020 Yılı Nasıl Geçti 🤦‍♀️😊

  Aralık ayının son demlerinde olduğumuza göre yılın değerlendirmesini yapabiliriz diye düşünüyorum. 2021 yılına göz kırpmak üzereyken bir Z raporu alalım. Herkes için hatıralarında iyi anılmayacak bir yıl geçirdik. Dizi ve filmlerde konu olan ‘ salgın hastalık ’ teması gerçek oldu. Senaryo olmaktan çıktı. Yaşam tarzımız değişti. Kimi kolay adapte oldu, kimi zor anlar yaşadı ve yaşıyor. ’Yeni Normal’ terimi hayatımıza girdi. İş hayatında, okul hayatında köklü değişiklikler meydana geldi. Öğrenciler için uzaktan eğitim sistemi içimize sinmese de, iş hayatında yaşanan dijital dönüşüm bence bizi 10 yıl öne attı. Bu dijitalleşmeye hızlı uyum sağlayan şirketler rekabet piyasasında öne geçip, kar marjlarını oldukça arttırdı. Her sektör aynı şekilde etkilenmese de piyasa konjonktüründe çevik olanlar yön değiştirdi. Daha öncede gördük ki bu ekonomik dalgalanmaları fırsata çevirme şansı bulanlar her daim zirveye oturur. Ayrıca uzaktan çalışma sistemi ve online toplantı, seminer ve eğitimler

Manipülasyon

  İnsanları kendi bilgileri dışında veya istemedikleri hâlde etkileme veya yönlendirme anlamına geliyor. Günlük hayatımızda ve özellikle iş hayatında insanların karşısındakini ikna etmek için bir takım manipüle çalışmalarına giriştiğine tanık oluruz. Kimi zaman bunu bir taktik olarak kullanırlar, kimi zaman farkında olmadan yaparlar. Stratejik zekâsı olan insanlara hep gıpta etmişimdir. Çevresindekileri oyuncağı gibi kullanır ve bu inananların bundan hiç haberi bile yoktur. Bu da bir yetenek…🙈 Doğal, samimi ve içinden geldiği gibi hareket etmek artık başarısızlığı simgeler oldu. Günümüz dünyası manipülasyonda etkili kişileri yukarı taşır. Bu kişilerin çeşitli yöntemleri vardır: ·          İnkâr ·          Mağdura yatma ·          Sindirme ·          Suçlama ·          Yalan ·          Ego yoluyla kamçılama gibi İnsanların %95’i manipülasyona müsait bir karakter yapısına sahipmiş. Kişilerin etkilenme yöntemleri farklı farklı… Maalesef duygularımızla hareket etmek,

Dostluk

  Ne kadar güzel şeydir etrafında seni seven insanlar olduğunu bilmek. Gözü kapalı güvenmek. Günümüzde dostluk ve arkadaşlık kavramları karmaşık bir hal aldı. Her merhaba dediğimiz kişiler, bu kategoride değildir. Dost dediğin insanlar hayatında azdır. Önemi çoktur. Varlığı üzerimizde hissedilir. Yokluğu da hasret içerir. Sayısız arkadaşımız olabilir ama az sayıda dostumuz olur… Bir avuç dolusu kalbi güzel insan etrafımızda olsa, bundan daha büyük mutluluk olamaz.👍 Birinin iyiliğini isteyen, onu içten seven kimse dosttur. Seni sen olduğun için sever. İçinde sadece sevgi ve samimiyet barındırır. Tüm duygularını dostlarınla paylaşırsın. Kötü gününde yanında destekçindir, başarılarında alkışlayanındır. Onların hep iyi ve mutlu olmasını istersin. Hatta öyle anlar olur ki kan bağın olan kişilerden bile daha yakın hissedersin. İyi dostlar biriktirmek iyi bir kariyer yapmak kadar değerlidir benim gözümde . Başarı nasıl insana haz veriyorsa, dostlarda yaşamı anlamlı kılıyor. Yaşam ener

Deniz

Denizin ruhumuz üzerindeki olumlu etkileri şüphesiz tartışılmaz. Genelde birçoğumuzun yoğun iş temposu bitince yani emekli olduğumuzda, deniz kenarında sahil bir kasabaya yerleşme hayali vardır. Deniz, sakinlik, huzur ve dinginliği çağrıştırıyor . Ayrıca Meditatif bir etkisi var . Dalga sesi ve iyot kokusunun da bunda etkisi olduğu aşikâr.✌ Deniz, insan beynini yaratıcı bir hale getiriyor. Sahilde kahvenin ve sohbetin tadı bile bir başka oluyor. Eline kâğıt, kalem alsan ya şair oluyorsun ya da yazar. Hele ki eylül, ekim, kasım aylarının yakmayan ama parlayan güneşi de eşlik ediyorsa değmeyin keyfimize…Özellikle bu sarsıcı Pandemi günlerinde hafta sonları kendimi kumların üzerinde denizi izlerken buluyorum. Tüm stresimi orda bırakıp, huzurla ayrılıyorum . Bir nevi arınma yaşıyorum. Nöro-Bilimci araştırmacılar, eminim ki denizin bu etkisinin beynimizi nasıl etkilediğini bilimsel olarak araştırmışlardır. Ben bu kısmını onlara bırakarak, deniz kenarının Mutlulukla pozitif ilişkisi olduğ

Hedefler

Sizlere özellikle son 4-5 yıldır uygulamaya başladığım yıllık hedef koyma ve değerlendirme alışkanlığımdan bahsetmek istiyorum. Öncelikle 2020 yılında yapmayı planladığım hedeflerimi, 2019’un son dönemimde ajandama not almıştım. Her ne kadar dünya dijitalleşse de ve biz de bu DEĞİŞİME ayak uydurmak durumda kalsak da, ben kendime ait özel notlarımı hala ajandama yazıyorum. Kâğıt ve kaleme değmek, dokunmak daha samimi ve daha ilham verici geliyor. Tabi ki iş hayatında her şey dijital ve hızlı, belki de bu yüzden biraz olsun kendimi dinlemek ve dış dünyadan sıyrılmak adına bu eski yöntemi kullanıyorum . İş hayatında hedefler genelde ' SMART'  olur. Ölçülebilir ve rasyonel olmasına özen gösterilir. Benim günlük hayatımda yaptıklarım bu konudan çok uzak, sadece ritüel olması için yapılan bir çeşit eğlence gibi düşünün.🙆 Neden böyle bir alışkanlık kazanmak için uğraştığım konusuna gelirsek; beni hayallerim konusunda motive ediyor ve hedefleri yazılı olarak belirlediğim için sonuc

Değer Vermek

  Bir insana değer vermek bir kültürdür. Bu kültür de ailede başlar. Bir çocuğa ilk 5 yılında yapılan tüm katkılar gelecekte nasıl biri olduğunu şekillendiriyor. İnsanın olgunluk dönemindeki önemli ip uçları, bu bebeklik dönemine ait oluyor. Son zamanlarda kader motifi dediğimiz bu olguda aslında bu bahsettiğim yılların kişi üzerindeki etkisini bilimsel araştırmalar sonucunda doğruluyor. Bu yüzden de Ebeveynlere bu konuda çok iş düşüyor. Gelecekte nasıl bir kişi olmasını istiyorsanız çocuğunuzun, bu koşullarda büyük özen göstererek yetiştirmelisiniz . Bu hayatta insanın önce kendini sevmesi ve kendine değer vermesi gerekiyor. Daha sonra çevresindeki eş ve dostlarını doğru konumlandırması mutlu olmak için çok önemli…Çünkü yanlış insana verilen değer kadar zamanımızı boşa harcatan başka bir eylem olduğunu düşünmüyorum. Hepimizin yaşamımızda bu yanılsamaya kapıldığı, pişmanlık duyduğu ve keşke dediği kişiler muhakkak vardır. Zamanla oturur bazı gerçekler ve biz buna aslında olgunlaşm

Niyet Enerjisi

U zun zamandır bir girdabın içindeyiz gibi hissediyorum. Pozitif düşünmeye aç, gülümsemeye korkar olduk. Psikolojimizi stabil tutmak gittikçe zorlaştı. O kadar kötü olaylar geldi ki başımıza mutlu olmayı unuttuk. Corona sayesinde belirsizlik içinde yaşıyoruz. Bir de üstüne doğal afetlerde peşimizi bırakmıyor. Mutlu ve heyecanlı bir haber alacağımıza dair umutlarım yavaş yavaş tükeniyor. Haberleri dinlediğimde içim kararıyor, sürekli ölüm haberleri, iyi hiçbir şey yok. Hüzün çöküyor bağrıma. İlgilenmemekte duyarsızlaştırıyor insanı. Bu da bir nevi hastalık… Her şeye rağmen olumlamalarımızı hayatımızdan eksik etmeyelim.2020 yılı güzel geçmedi ülkemiz için, bizler için… Küçük, anlık mutluluklara sığındık . Evrene pozitif enerjimizi göndermeyi unutmayalım. Bedenen, ruhen ve zihnen sağlıklı olmaya yönlendirelim kendimizi. Bu dönem destek ve dayanışmaya en çok ihtiyacımız olduğu dönem. Birlik ve beraberlik içinde yardımlaşarak birbirimizi dirençli (bedenen-ruhen) tutmalıyız. Bütün kötülükl

Hayallerim

Yazma sevgisini bir tık daha ciddiyetle yapmak adına Blog sayfası açtım. Artık kaleme aldığım yazılarımı burada yayınlayarak farklı bir platformdan ilerlemek istiyorum. Önceden linkedin aracılığıyla paylaşımda bulunuyordum. Başkalarının ürettiklerini okuyup, beğenip yorumlarda bulunuyordum. Sonra bir gün neden bende içerik üretmeyeyim ki diye düşündüm. Ve bu yolculuğa bu şekilde başlamış oldum. Başkalarının düşüncelerini okumakta güzel ama birazda ben yazmak istedim. Bu konuyla ilgili herhangi bir eğitimim ya da iddiam yok. Sadece okumayı seviyorum. Bir de birkaç arkadaş desteğiyle gaza gelerek başladığım, içine girince ne kadar zenginleştiğimi fark ettiğim bir oluşum oldu. Kendini geliştirmenin yaşı yok nede olsa . Yaşam bir çalışma döngüsünde ama kendi zevklerimize, hayallerimize yer vermemiz, kendimize zaman ayırmamız da gerekiyor. Çoluk çocuk derken bir koşturmacadır gidiyor. Yıllar nasıl geçiyor anlamıyoruz bile. Yapmak isteyip de yapamadıklarımız, sürekli ertelediklerimiz uzak

Kronik Mutsuzluk

  E trafımızda özellikle genç kuşağın içinde bulunduğu, hiçbir tatmin duygusu barındırmayan ‘ruhsuzlaşmış’ kişiler bulunuyor mu?  Evet dediğinizi duyar gibiyim. Çevremizde öfke patlamaları yaşayan, sürekli olduğu durumdan şikâyet eden insanlar hep vardı. Son zamanlarda sanki sayısı çok arttı ve kronikleşti. Bunun sebebinin teknolojinin etkisiyle insanlar arası iletişimin (yüz yüze) azalması olduğunu düşünüyorum. Sürekli bilgisayar başındaki çocuklar, gençler sosyalleşemediği için farkında olmadıkları bir mutsuzluk sarmalının içine giriyorlar. Küçük şeylerden mutluluk duymadıkları gibi büyük sevgi ve ilgi gösterileri bile onlar için sıradanlaşıyor. Ayrıca negatif odaklı bakış açısı da bu durumu tetikliyor. İçinde bulunduğumuz Pandemi sürecinde sosyal mesafemizin zorunlu olarak arttığı bu dönemde kaygı ve belirsizlik durumlarının çoğalmasıyla birlikte ‘kronik mutsuzluk’ vakalarının maalesef artacağı bir gerçek. Tabi ki her zaman mutlu olmayacağız. Sürekli mutlu olma algısı da yanlı

Audrey Hepburn

  İki yıl önce gittiğim İstanbul’da ki Madame Tussauds Müzesinde en çok ilgimi çeken ve beni kendine hayran bırakan görseldi. Audrey Hepburn’ü zerafet kelimesinin karşılığı olarak görüyorum. Sanatına, duruşuna ve sadeliğine hayran kaldığım efsane kadın. Herkesin bu hayatta en beğendiği yada idol aldığı insanlar vardır. Ben,  Audrey Hepburn ve Julia Roberts’ı çok beğenirim.  J Fiziksel görünüşün insanlar üzerindeki etkileri yadsınamaz bir gerçektir. İnsanların fiziksel görünümü ile ruhsal dünyaları ve nasıl bir kişi oldukları hakkında bilgi edinip edilemeyeceği tartışmalı bir konudur. Sosyal Psikoloji de “ Halo Etkisi”  teorisi de fiziksel çekiciliğin  kişiler üzerindeki etkisini açıklayan bir kavram olarak doğmuştur. Dış görünüş ilk izlenim için önemli bir unsurdur. Ama tek başına yeterli değildir. Onu karakterimiz ve duruşumuzla şekillendirip, değerlerimizle harmanlayıp, tutum ve davranışlarımızla toplum içine sunuyoruz. İnsanı insan yapan idealleri, duruşu, onuru ve şerefidir. İnsan

Dünya Kız Çocukları Günü

  Dünya Kız Çocukları Günü her yıl 11 Ekim’de dünya çapında kutlanan bir gündür. 2012’de Birleşmiş Milletler tarafından alınan bir kararla, kız çocuklarının cinsiyetlerinden ötürü maruz kaldığı eşitsizlik konusundaki farkındalığın artırılması amacıyla kutlanmaya başlanmıştır. Bende bir kız çocuğu annesi olarak bugünün kutlanmasından dolayı hem mutluyum hem de hüzünlüyüm. Keşke cinsiyet ayrımcılığı olmasa da çocuklarımız eşit şartlarda büyüseler, böyle özel günlere de ihtiyaç duymasak. Günümüz dünyasında kadın olmak gerçekten zor. Özgürlüğünün kısıtlandığı, sınıflandırıldığı, aşağılandığı ve suçun hep kendisinde kaldığı kişi maalesef hep kadındır. Bu düşüncede olan hasta ruhlu insanlarla yaşamak zorunda kalıyoruz. Bilincin çok yükseldiği şu son dönemde farkındalığın artırılmasına yönelik yapılan çalışmalar sonucunda artık olumsuz düşüncelerin değişeceğine dair inancım eskisine göre biraz daha arttı. Umarım hayalini kurduğumuz o  Mutlak Eşitlik ilkesi temelli olan yaşam , çocuklarımızın

Stefan Zwerg

  Bucket list’imde yer alan bir madde de, büyük bir oda dolusu kitapları, kocaman kütüphaneme (henüz yok) kendi ellerimle yerleştirmek. Hayali bile güzel… Avusturyalı yazar Stefan Zwerg az sayfalara çok derin duygular ve tahliller yükleyen yazardır. Kitapları genelde herkes tarafından efsane bulunur. En bilinen (best-selling) kitaplarını okudum fakat daha okumadığım o kadar çok romanı ve biyografisi var ki umarım hepsini bitireceğim günler yakın zamanda gelir. JJ Kitaplarını okuduğunuzda Sigmund Freud ve psikoloji biliminden etkilenmiş olduğunu fark ediyorsunuz. Olağanüstü bir akıcılıkta ve özgün bir derinlikte anlatım içine çekiyor, o dönemde ve o olaylar örgüsünde buluyorsunuz kendinizi. Kitaplarının kısa olduğuna bakmayın, sindirmek bazen birkaç ciltlik kitap okumak kadar uzun sürer. Stefan Zweig okuyanlar bilir, Zweig'in bir kitabını okuyan kişi artık iflah olmaz ve bütün kitaplarını bitirmek için çabalar. Adeta bir Amok Koşucusu gibi... Zweig'in hayatı da birçok yazar gib

Dunning-Kruger Sendromu

  Psikolog Justin Kruger ve David Dunning ‘ ’Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini arttırır ” teorisiyle Nobel Ödülü’nü kazanmışlardır. Halk arasında biz buna Cahil Cesareti diyoruz. Sendromun etkisi toplumun her bölümünde kendisini gösterebilmektedir. Çünkü toplumsal statülerden ve unvanlardan bağımsız olarak her insanın yaptığı bilinçsiz bir davranış nadir de olsa kasıtlı olarak yapılabilmektedir. Bu sendromun bulgusu cehaletin ve akılsızlığın bireyin kendine olan güvenini arttırdığı üzerine kurulu olduğu için etrafımızda özgüveni yüksek bu sendroma yakalanmış ama farkında olmayan çokça insan olduğunu görürüz. Toplumda da çok iyi konumlanmışlardır. Kendilerini yeterince geliştirmiş ve eğitim düzeyleri yüksek insanları yermek için oldukça çaba sarf ederler. Kendinden emin insanın zaten başkalarıyla işi yoktur. Derdi kendisiyledir. Yarışı ve gelişimi kendi üzerine kuruludur. Aklıma bu sendromdan bahsederken ‘Boş teneke çok ses çıkartır’ atasözü geldi. J

Zaman Yönetimi

Evrende tek adaletli dağıtılmış kaynak zaman sanırım. Herkes istediği şekilde, istediği gibi kullanabilir. Zengin ya da güçlü olmanın bir önemi yoktur. Verimli şekilde kullanmak kişinin bireysel tercihleri ile ilgilidir. Bu konuda çok sayıda seminerler, workshoplar düzenlenir. Trend konulardan biri olan Zaman Yönetimi iş hayatının vazgeçilmez dinamiğidir. Özellikle Pandemi sürecinde birçok iş yerinin uzaktan çalışma sistemine geçiş yapması ile birlikte önemi oldukça artmıştır. Zaman Yönetiminin en büyük dirençlerinden biri olan erteleme hastalığı benim de içinde bulunduğum, sosyal hayatımda çok başvurduğum maalesef kötü bir alışkanlık… Bu konudaki diğer tuzaklarda programsız ve düzensiz olmak, önceliklerini belirleyememek olabilir. Günümüzde de akıllı telefonlar aslında zamanımıza en büyük düşman diyebiliriz. Vaktimizin büyük bölümünü çalıyor. Fark ettiğimizde içimizde büyük bir pişmanlık duygusu barındırıyoruz. Artık telefonlarda ne kadar zaman geçirdiğimizi gösteren istatistik öz

Şükretmek

  Son zamanlarda uygulamaya başladığım, zaman zaman unuttuğum ama günlük yaşamıma entegre etmeye çalıştığım “şükretmek”, minnet duymak, sahip olduklarıma teşekkür etmek “eylemim” beni çok zenginleştirdi. Eskiden hiç aklıma gelmezdi minnet duygusu. Nefes almanın bile ne kadar değerli olduğunu anladığımız şu günlerde sağlıklı olduğumuz için bile bol bol şükretmeliyiz. Çoğu zaman şikayet ederiz, eleştiririz, yakınırız. Bunları kolaylıkla yapıyoruz da şöyle bir hayatımıza bakıp bugüne kadar kattıkları için teşekkür ediyor muyuz? Genel olarak teşekkür etmekten sakınan, bu söylemi maalesef bir eziklik göstergesi olarak düşünen bir milletiz. Aslında erdemli insan olmanın parçası sadece… Sahip olduklarımızın her an farkında olmak mutluluğunuzu taçlandırabilir. Ayrıca Psikologlar tarafından da şükür, insanı daha üretken, mutlu, enerjik ve sağlıklı yapan, ruhsal bozulmaları azaltan ve yaşam memnuniyetini olumlu yönde etkileyen psikolojik güç kaynağı olarak tanımlanmış. Şükretmeyi yaşam f

Agnotoloji

  Son zamanlarda karşılaştığım ve ilgimi çeken bir terimden bahsetmek istiyorum. Bilgisizlik bilimi. Neoklasik Yunanca’da agnosis ‘bilgisizlik’, ontoloji ise varlık felsefesi anlamına geliyormuş. Bilim tarihçisi Robert N. Proctor, 2005 yılında Stanford Üniversitesi’nde “Agnotoloji” konusunda yapılan konferansta bu kavramı “göz ardı etmenin kültürel üretimi” olarak tanımlamış ve bilim dünyasına kazandırmış. Şirket, kurum ve kuruluşların siyasi ya da ticari çıkar elde etmek için kasıtlı olarak kafa karışıklığı yaratmak amacıyla yalan bilgi yaymasıdır. Bilgiye erişebilir olmak her daim gerçeğe ulaşıldığı anlamına gelmiyor. Küreselleşen dünyada cehalet yayarak algı oluşturmak emperyalizmin en etkili silahıdır. Toplumları köleleştirmek isteyen kötü niyetli gruplar doğru olmayan bilgi yayıp, insanları kuzu kuzu yarattıkları algı sarmalına çekmek istiyor. Bu manyetik alana girmemek istiyorsak, öğrenerek değişmek zorundayız, bol bol kitap okumalı, zihnimizi aydınlatmalıyız ki bilgi kirliliği i