Herkesin okumasa bile adını duyduğu, kült kitaplar listesinde
yerini alan, bu ilginç kitapla buluşmaktan mutluluk duydum ve sizlerle de
paylamak istedim.
Romanın baş karakteri ALEX şiddet eğilimli 15 yaşında genç
bir çocuktur. Kitabın birinci bölümünde Alex ve çetesinin yaptığı kötülüklerden
bahsediliyor ve anlatılanlar insanı rahatsız ediyor. Okurken mideme kramp
girdi.
Kahramanımız bir kadının ölümüne sebep olduğu için
hapishaneye giriyor ve ikinci bölüm de orada yaşadıklarını anlatıyor. Alex’e
devlet hapishanesinde psikolojik bir ceza yöntemi uygulanıyor. Suçluları
topluma kazandırma programı adı altında bir faşizm. Yöntemi de oldukça ilginç…💣
Üçüncü bölümde ise hapishaneden çıktıktan sonraki yaşamı
anlatılıyor. O başlarda nefret ettiğimiz Alex’e zamanla acımaya başlıyoruz.
Arkadaşlarının ihaneti, etrafındakilerin çıkarları için onu kullanmalarına
üzülüyoruz bile…Son bölümdeyse kendiyle hesaplaşmasını görüyoruz.
İyilik ve kötülük kavramlarını düşündüren, toplumsal
eleştirileri olan bu distopik kitabı, okur severlere kesinlikle tavsiye
ediyorum. Kolay okunabilir bir kitap, akıcı ve yalın bir dili var. Verdiği
mesajlar ve anlatım tarzıyla özgün ve yaratıcı bir roman.
Kitap kadar yazarın hayatının da bir o kadar ilginç olduğunu
düşünüyorum. Anthony Burgess’e 1959 yılında bir beyin tümörü teşhisi konmuş ve
1 yıldan daha az ömrü kaldığı söylenmiş. Bunun üzerine karısının geçimini
sağlamak için roman yazmaya başlamış ve sonrasında tanının yanlış konduğu
anlaşılmış ve bu sayede tanınmış bir yazar olmuş.
Kitapta ilgimi çeken kısımlar sokak isimleri ve Beethoven’ın
9. Senfonisi oldu. Aynı zamanda A clockwork Orange adında 1971 yılında
yapılmış bir de filmi bulunmaktadır. Filmin içinde klasik müziğin varlığı, filme başka
bir boyut katmış..
Kitabın mottosu:💥
İyilik içten gelir, iyilik bir seçimdir. Bir insan seçmezse
insanlıktan çıkar.
Seçme hakkına sahip olmayan kişi, kişiliğini yitirmiş demektir.
Yaşamımız bakış açımıza ve seçimlerimize bağlıdır. Önemli olan kendi hür irademizle verdiğimiz kararlar ve bu kararların sonuçlarına kendimizin katlanabilmesi. İyi ya da kötü olmak da bakış açısı aslında. Nerden ve nasıl baktığınla ilgili. Salt doğrular da günümüz dünyasında kayboldu. Geriye sadece irade kaldı. Birinin iyi ya da kötü olarak konumlandırılmasının da bir önemi yok.
Değerlerimizi yok sayarsak ve ahlaki yozlaşmaya biat edersek maalesef dünyanın çivisi çıkacak. Özgürlük çok değerli fakat yasalar ve kurallar dahilinde.
Unutmayalım ki Sistem
her zaman bizim üstümüzde. İyi bir insanı da kötü bir sisteme koyun, her seferinde
sistem kazanır…
iyilik yap denize at, balık bilmezse Halik bilir...
YanıtlaSilHer insanın içinde iyilik de kötülük de var, hangisini büyütürse.
YanıtlaSil